Beyin ve Sinir Sistemi Hastalıklarında Çocuk ve Aile Psikolojisi
Kronik (uzun süre devam eden) hastalıklar çocuğun fiziksel ve zihinsel yeteneklerinde bozulma ya da gerilemelere neden olabilirler. Bu tür bir hastalığa sahip olmak ve bununla yaşamak çocuk ve aile için oldukça zorlayıcıdır. Uzun süre devam eden bir hastalığın tedavisi esnasında yapılan ağrılı ve acı veren uygulamalar ve bu tür hastalığa bağlı olarak meydana gelen engeller çocukta psikolojik sorunları da beraberinde getirir. Bedensel hastalığa ruhsal hastalık eşlik etme ihtimali yüksektir ve bu durum hastanın tedaviye uyumunu dolayısı ile de hastalığın seyrini etkiler. Bu nedenle özellikle sizin ve/veya çocuğunuzun bilmesi gereken bazı konuları burada özetlemeyi amaçladık.
Kronik Hastalık ve Engellilik Ne Demektir?
Kronik (uzun süre devam eden) hastalıklar; hasta kişide kalıcı hasarlar bırakabilen, yıllar boyunca tedavi ve bakım desteği gerektiren, kişinin günlük işlerini kısıtlayabilen, hasta kişinin ve ailesinin psikolojisini ve sosyal hayatını etkileyen hastalıklardır.
Engellilik; kişinin yaşına ve cinsiyetine göre normal olan bir işlevi yerine getirememesi, tamamlayamaması veya eksik yapmasıdır. Engellilik yalnızca bir sağlık sorunu değildir. Bu hastalıklar engelli bireyin yaşadığı toplumun kendisine bakış açısını etkileyen ve sosyal sorunlarla yüz yüze kalmasına yol açan bir durumdur.
Çocuklarda En Sık Görülen Kronik Beyin ve Sinir Sistemi Hastalıkları Nelerdir?
Serebral Palsi (Beyin Felci): Anne karnında, doğum sırasında, doğumdan sonraki günler içinde veya beyin gelişiminin hızlı olduğu ilk birkaç yaşta herhangi bir nedenle çocuğun beyninin zedelenmesi sonucunda ortaya çıkan bir durumdur. İlerleyici değildir.
Epilepsi (sara hastalığı): Epilepsi tekrarlayan nöbetlerle ortaya çıkan bir hastalıktır. Çocuklarda çok farklı türde ve şiddette epilepsi hastalıkları mevcuttur. Bazıları iyi huylu türdendir ve bir süre sonra düzelir. Bazı tür epilepsiler ağır seyirlidir.
Beyinde yıkıma ve erimeye neden olan hastalıklar: Bu hastalıklar bazen doğuştan itibaren belirti verir ve giderek ilerler. Bazı türlerinde ise çocuk belli bir yaşa kadar normal gelişim gösterir. Hastalık belli yaştan sonra beyinde erimeye ve gerilemeye neden olur.
Kronik Hastalık Tanısını Öğrendikten Sonra Neler Olur?
Çocukların hastalığa karşı tepkisi çocuğun yaşı ve anlama kapasitesiyle ilişkilidir. Bir çocuğa tanı konulduğunda çocuk ve ailelerin tepkileri farklı olabilir;
Şok ve inkâr etme olabilir. Bu hastalığın öğrenildiği ilk anda verilen tepkidir. Bu durum çocuk ve ailesine ilk başta inanılmaz gelebilir, inanmak istemeyebilirler ve hatta bazen ebeveynler çocuklarını başka hastane ve doktorlara göstermek isterler.
Kızgınlık (öfke) duyabilirler. Şok evresinin ardından kişiler bir kızgınlık dönemini yaşarlar, neden bu hastalığın kendilerinin/çocuklarının başına geldiğini sorgularlar.
Suçlama davranışı gösterebilirler. Kişiler kızgınlığın ardından başa gelen hastalık için bir suçlu arama başlayabilir, küçük çocuklar yaptıkları bir yaramazlıktan dolayı, daha büyük çocuklar ve ebeveynler de işledikleri bir günah sonrasında, gebelik sırasında yediği, içtiği, kullandığı bir yiyecek veya ilaç sonrasında bu hastalığın olduğunu düşünebilirler.
Umutsuzluk ve kaygı hissedebilirler. Yukarıdaki sorgulamalara bir yanıt bulmak güç olduğu için bir süre sonra çocuklar ve ebeveynler kendilerini kötü hissetmeye, üzülmeye ve kaygı duymaya başlarlar.
Kabullenme evresi: Yukarıdaki evreler çocukların ve ebeveynlerin hastalığı kabul etmesi ile sonuçlanır.
Bir çocuğa kronik bir hastalık tanısı konulması aileyi, fiziksel, maddi, psikolojik ve davranışsal olarak etkiler. Aileler hastalığı bulunan bir çocukla yaşamanın getireceği birçok soruna alışmak zorunda kalırlar.
Kronik Hastalığı Olan Çocuklar Nasıl Düşünür, Neler Hisseder?
Yapılan araştırmalar, kronik hastalığı olan çocukların daha fazla duygusal ve davranış sorunları olduğunu ortaya koymuştur. Kronik hastalığın başlama yaşı, hastalığın oluşturduğu psikolojik sorunlarda önemlidir. Hastalığın çocuk tarafından duygusal ve zihinsel bakımdan nasıl algılandığı içinde bulunduğu yaş ve gelişim dönemine göre değişmektedir. Aşağıda yaş gruplarına göre çocukların hastalığa olan tepkileri anlatılmıştır.
0-3 yaş çocuklar
Bu dönemde çocuklar hastalığın ciddiyetini, neden tedavi edildiğini kavrayamazlar. Hastalığın ve tedavisinin verdiği fiziksel rahatsızlığı ve/veya ağrıyı yaşarlar. Bazı sinir sistemi hastalıklarında beyin gelişimi yeterli olmadığından fiziksel rahatsızlık ve ağrıyı tam algılamayabilirler.
4-6 yaş çocuklar
Bu yaşlarda çocukların zihinsel ve duygusal gelişimleri henüz yeterli olmadığından hastalık ve tedavi kavramlarını anlamakta zorlanırlar. Küçük çocuklar benmerkezci ve somut düşünürler. Bu nedenle hayatlarında meydana gelen olayları kendi düşünce, duygu ve davranışlarıyla ilişkilendirirler. Hastalığın ya da engelinin nedeni hakkında bir fikri olmadığı için yaptığı bir yaramazlık, bir davranış veya bir düşüncesi nedeniyle bu hastalığın kendisine verildiğini düşünür. Hastalığı tedavi edemediği için doktora veya anne-babasına kızabilir.
Bu dönemde hastalık veya engeli nedeniyle anne-babasının sevgisini kaybetmekten, hastanede anne-babasından ayrı kalacağından veya anne-babası yanında yokken herhangi bir işlem yapılacağından korkarlar.
Yaşadıkları sıkıntı ve kaygı, çocuğun daha önce kazandığı becerilerde gerilemeye neden olabilir. Örneğin tuvaletini öğrenen bir çocuk altına kaçırabilir, kendi başına uyuyabilen bir çocuk yanında annesini isteyebilir, yemeğini kendisi yiyebilen bir çocuk bu konuda annesinden yardım bekleyebilir, bebeksi konuşabilir. Bu yaş çocukları kendilerini ifade etmek için resim veya oyunu kullanabilirler. Örneğin sık sık hastanede yatan veya sık sık iğne olan bir çocuk hastane resmi çizebilir. Yürüyemeyen bir çocuk oyuncak bebeklerinden birisine sakat rolü verebilir. Tüm bunlar çocuğun yaşadığı stresi azaltmaya yönelik davranışlarıdır.
7-13 yaş çocuklar
Bu dönemdeki çocuklar hastalıkları, varsa engelleriyle ile ilgili daha çok şey bilebilir ve anlatabilirler. Okul öncesi yaştaki çocuklarda görülene benzer korku ve kaygılar bu yaş çocuklarında da görülmektedir. Aileden ayrı kalmak bu grubunun en büyük endişesidir.
Normalde bu yaş grubunun en önemli faaliyeti okuldur. Okul döneminde çocuklar daha çok yaşıtlarıyla bağ kurarlar. Arkadaşlar arasında kabul edilmeye, aileden bağımsız hareket etmeye çalışırlar. Okul döneminde uzun süre devam eden hastalık tanısı alan çocuk bu durumun onu farklı kıldığını düşünür ve arkadaş grubuna dâhil olma konusunda isteksiz davranır. Hastalığı nedeniyle ortaya çıkan farklılık ya da yetersizliklerini yaşıtlarından gizlemeye çalışabilirler. Tekerlekli sandalye kullanan bir çocuk okula bu şekilde gitmeyi istemeyebilir. Bir çocuk, arkadaşları dalga geçtiği için gözlük takmak istemeyebilir; bir başkası, okulda içmesi gereken bir ilaç varsa onu içmek istemeyebilir.
Ayrıca hastalık nedeniyle okula devam sorunu yaşayıp, hem derslerde geri kalabilir, hem de arkadaşlarından uzak kalabilirler. Çocuğun bir fiziksel engeli varsa, diğer çocuklar tarafından alay konusu olabilir ve diğer çocukların sorularına maruz kalabilir. Her zaman bu sorulara cevap vermek o kadar kolay değildir. Çocuk, bir yandan bu sorulara nasıl cevap vereceğinin mücadelesini verir, bir yandan da neden böyle bir engelinin olduğunu sorgular. “Neden diğer çocuklar gibi değilim?” sorusunu, sürekli kendi kendine sorabilir.
13-18 yaş
Ergenlik dönemine gelindiğinde, hastalık ya da engellilik durumu tam olarak algılanmaya başlanır. Ergenler için temel sorun hastalığın kendisidir. Çünkü uzun süre devam eden bir hastalık veya fiziksel bir engel onlar için bağımsızlıklarının kaybolması, gelecek planlarının bozulması gibi algılanır.
Ergenlik öncesi dönemde hastalığa sahip olmak ile ergenlik döneminde hastalığın başlaması 13-18 yaş arasındaki bir ergeni farklı etkiler. Benzer şekilde doğuştan fiziksel engelli olmakla sonradan engelli olmak arasında çok fark vardır. Hastalığın veya engelin sonradan ortaya çıkması ergen ve ailesi için daha zorlayıcı olacaktır.
Hastalık nedeniyle okul yaşantıları etkilenir. İçe kapanma, ders başarısında düşme, arkadaşlarından uzaklaşma, okula dönmeyi zorlaştırır. Fiziksel görünüm, kişilik gelişimi ve arkadaşlarından kabul görme ergenlik döneminde çok önemlidir. Ergenlik dönemi, bağımsızlığın kazanıldığı bir dönem olduğu için bu dönemde sürekli ilaç kullanma, sık sık doktora gitme, hastaneye yatma, anne-babanın sürekli bir şeylere müdahale etmesi ergenin kısıtlanmış ve huzursuz hissetmesine sebep olur. Ergenlerin bir kısmı, bu durum karşısında kabullenici olup tedavisine, doktor kontrollerine çok güzel bir şekilde uyum sağlar. Bir grup ergen ise isyankâr davranışlar içine girebilir. İlaçlarını kullanmayı, doktora gitmeyi reddedebilir. Kontrolün kendi elinde olması isteğinden dolayı doktorun verdiği ilacı kendi kendine azaltabilir, çoğaltabilir veya kesebilir. Bunun yanı sıra sinirlilik, mutsuzluk, özgüvende azalma sık görülür.
Görüldüğü üzere değişik yaş gruplarındaki çocukların hastalık ya da engel karşısındaki farkındalıkları, duygusal ve davranışsal tepkileri ve baş etme yolları çok çeşitli olabilmektedir. Yapılan araştırmalar uzun süre devam eden hastalığı olan çocuklarda daha fazla duygusal ve davranışsal problem olduğunu ortaya koymuştur. Eğer fiziksel bir sorun varsa bu risk daha da artmaktadır.
Kronik hastalığı olan ergenlerin yaşadığı kaygılar şunlar olabilir.
Birincisi; ölüm korkusu, tıbbi işlemler ve acıdır. Örneğin bir epilepsi hastası çocuk nöbet geçirme korkusu yaşayabilir.
İkincisi; sosyal kaygıdır. Bir çocuk tedavisi için kullandığı ilacı içerken diğerlerinin bunu görmesini istemeyebilir. Fiziksel engeli nedeniyle dışarıya çıkmak için gönülsüz olabilir.
Üçüncüsü; akranları gibi yaşamdan keyif alınan aktiviteleri yapamamanın verdiği kaygıdır.
Dördüncüsü; hastalığı sebebiyle okuldan uzak kalması, gelecekle ilgili eş bulma, çocuk sahibi olma ile ilgili kaygılardır.
Beşincisi; aile içi uyum ve anne babasının boşanması ile ilgili kaygıdır.
Bu çocuklarda en sık görülen psikiyatrik hastalıklar; uyum bozukluğu, akut stres reaksiyonu, travma sonrası stres bozukluğu, kaygı bozuklukları ve depresyondur.
Kronik Hastalığın Aileye Etkisi
Bir çocuğun kronik bir hastalığının olması tüm aileyi etkiler. Ailedeki bir kişide kronik bir hastalığın varlığında, diğer aile üyelerinin ihtiyaçlarının karşılanmasında güçlükler ortaya çıkabilir. Aileler bir yandan normal yaşantılarını sürdürmeye çalışırlar, diğer yandan hastalığın yönetiminin uzun yıllar sürecek güçlükleriyle karşı karşıya kalırlar. Karşılaştıkları yeni durum tüm aile için belirsizlik oluşturabilir. Çocuğun sık sık hastaneye götürülmesi, birçok bölümle birlikte tedavinin yürütülmesi, maddi yük gibi durumlar aileyi ciddi manada etkiler.
Kronik hastalığın fiziksel etkileri;
Kronik hastalığı olan bir çocuğun olması, aile hayatındaki günlük işleyişi değiştirir, çocuğunuzun sık sık hastaneye gitmesi, sık sık hastanede yatması ailenin bir araya gelmesini zorlaştırır.
Çocuğunuzun kullandığı ilaçları düzenli vermek adına veya çocuğunuzun uykuda nöbet geçirmesi korkusu ile uykunuz bozulabilir. Çocuğunuzun yaşayıp yaşamadığını kontrol etmek için sık sık uyanabilirsiniz.
Çocuğunuzun özel bir diyet yapması gerekirse, ailenin yemek rutinleri de değişir ve aile üyelerinde beslenme problemleri oluşabilir.
Çocuğunuz bağımsız hareket edemiyorsa, çocuğunuzu sürekli bir yerden başka bir yere taşımak özellikle büyük çocuklar (yaşı ve kilosu ileri olanlar) sizi fiziksel olarak zorlamaya başlar.
Sokaklardaki yolların, toplu taşıma araçlarının, parkların uygunsuzluğu karşılaşılabilecek diğer sorunlar olarak karşınıza çıkabilir.
Kronik Hastalığın Maddi Etkileri;
Çocuğunuzun sürekli bir bakıma ihtiyaç duyması, işinizden ayrılmanıza neden olabilir. Örneğin, hem anne hem baba çalışıyorken sadece baba çalışır hale gelmesi gelirinizi azaltabilir.
Kişinin sigortasının tüm bakım ve tedavi giderlerini karşılamaması, tedavi için bulunduğu şehirden başka bir şehre gidip gelmesi, başka şehirde konaklaması gibi durumlar ek masraflar çıkartabilmektedir.
Kronik Hastalığın Psikolojik Etkileri;
Kronik hastalığa sahip bir çocuk, tüm aile bireyleri için sorunlar oluşturabilir. Hastalığın tedavisinin uzun ve bazen ömür boyu süreceğinin ve getireceği zorlukların öğrenilmesi, ailenin şok, inanmama, stres, çaresizlik ve umutsuzluk gibi duygular yaşamalarına sebep olabilir.
Ağır hastalıklarda ailenin beklentileri, umutları ve hayalleri olumsuz etkilenebilir. Aileler uzun vadeli plan yapamazlar ve daha kısa vadeli planlar yapmak durumunda kalırlar.
Aile üyelerinin sıklıkla yaşadıkları duygular endişe, hayal kırıklığı, öfke, çaresizlik hüzün, mutsuzluk ve suçluluk duygularıdır. Özellikle çocuğa bakım veren anneler bu duygularını konuşacak birilerini bulmakta zorlanabilirler. Konuşacak birisini bulsalar bile bazen bu konuları konuşmak zor olabilir.
Annelerin, kendilerini diğer annelerden farklı hissetmeleri nedeniyle ve zaman yetersizliklerinden dolayı arkadaşlık ilişkileri geliştirmeleri zorlaşabilir.
Değişik ortamlarda sık sık çocuklarının hastalıkları ve/veya fiziksel engelleri hakkında birçok soruya maruz kalabilirler. Bu sorular sırf merak için, gerçekten üzüldükleri için veya yardımcı olmak istedikleri için olabilir. Ve bir süre sonra toplum içine çıkmak istemeyebilirler. Hem kendileri hem de çocuklarının sosyal hayatları olumsuz yönde etkilenir.
Özellikle anneler çocuğun bakımında daha fazla rol aldıkları için depresyon ve kaygı bozukluğu gelişme riski yüksektir. Ailede gelişecek bir psikiyatrik sorun çocukta psikiyatrik bozukluk gelişimi için risk oluşturur.
Kronik Hastalığın ve Engellilik Durumunun Çocuğun Yaşam Kalitesine Etkisi Nedir?
Yaşam kalitesi; kişinin yaşamdan doyum alması, psikolojik ve ekonomik olarak iyi durumda olması, sağlıklı sosyal ilişkiler kurması, eğlenmek için kendine vakit ayırabilmesi, öz bakım ihtiyaçlarını yeteri kadar yerine getirebilmesi olarak tanımlanabilir.
Yaşam kalitesinin içeriği çocuğun yaşına göre değişmektedir.
Okul çağındaki çocukların yaşam kalitesini okulda başarılı olabilmesi, koşabilmesi, hareket edebilmesi, kendi bakımı ile ilgili yaşına uygun işlevleri yapabilmesi, kendisini psikolojik olarak iyi hissedebilmesi, arkadaşlarıyla oyun oynayabilmesi ve onlara uyum sağlayabilmesi gibi faktörler belirler.
Ergenlik döneminde ise yaşam kalitesini okul başarısı, arkadaşlarıyla ilişkisi, dış görünümü, özgür hissetmesi, ebeveyn ile ilişkisi, gelecek planları kurabilmesi gibi faktörler belirler.
Tanı konulmasıyla birlikte artık, hastalık çocuğun yaşamının bir parçası olur ve çocuk bu hastalıkla yaşamayı öğrenir. Hastalıkla birlikte gelen fiziksel ve zihinsel problemler, çocuğun anne-babasına olan bağımlılığını arttırır. Çocuğun ve ailenin sosyal faaliyetlerini kısıtlar. Bütün bunlar hem çocuğun hem de ailesinin yaşam kalitesini olumsuz yönde etkiler. Ve sonuçta hem çocukta hem de diğer aile bireylerinde psikolojik problemler meydana gelebilir.
Çocuklarda Epilepsi ve Yaşam Kalitesi
Epilepsili çocuklarda yaşam kalitesini belirleyen en önemli faktörlerden bir tanesi nöbetlerin sıklığıdır. Nöbetleri kontrol altında olan çocuklar hayatlarında daha az zorluk yaşarlar. Epilepsisi olan çocuk ve ergenlerde yaşam kalitesini etkileyen önemli etkenlerden birisi de kullandıkları epilepsi ilaçlarının yan etkileridir. Ayrıca epilepsili çocuklarda psikiyatrik hastalıklar daha fazla görülür ve bu da yaşam kalitesini olumsuz yönde etkiler.
Yine çocukların kendileri ile ilgili olumsuz algıları, akranları tarafından reddedilmeleri, nöbet geçirir endişesi ile yaşına uygun bazı aktivitelerden kaçınması sosyal olarak yalnız kalmalarını sağlayabilir. Epilepsisi olan çocuklarda yaşam kalitesi anne-babasının psikolojisinden de etkilenir. Özellikle kaygılı ve koruyucu anne-babalar çocuklarını aşırı koruyup kollarlar, aktivitelerini kısıtlarlar. Böylelikle hem çocuğun hem de ailenin yaşam kalitesi olumsuz yönde etkilenir.
Kronik Hastalığı veya Fiziksel Engeli Olan Bir Çocuğa Sahip Aileler Öneriler
- Küçük çocuklar sizin duygusal tepkilerinizden yoğun olarak etkilenmektedir. Bu nedenle anne-baba olarak sizlerin hastalık hakkında bilgi sahibi olmanız, yaşadığınız korku, kaygı ve suçluluk duygularının üstesinden gelmeniz çok önemlidir. Hastalık hakkında en doğru bilgiyi kendi doktorunuzdan alabileceğinizi unutmayınız. Gerektiğinde psikolojik destek için uzmanlara başvurmaktan çekinmeyiniz.
- Biraz daha büyük çocuklar hastalığın ya da engelinin nedeni hakkında bir fikri olmadığı için yaptığı bir yaramazlık, bir davranış veya bir düşüncesi nedeniyle bu hastalığın kendisine verildiğini düşünür. Çocukların bu şekilde düşünebileceklerini unutmayınız ve böyle düşünmelerine engel olmaya çalışınız. Kendisinin yaptığı bir davranışın hastalığa neden olmayacağını anlatmaya çalışınız.
- Okul çocuklarının yaşına ve algılama durumuna göre hastalığı hakkında bilgi sahibi olması, doktoruyla hastalığı ve tedavilerle ilgili konuşması, ağrı veya diğer fiziksel rahatsızlıklar hakkında çocuğa gerçekçi bilgiler verilmesi önemlidir. Böylelikle maruz kaldığı veya kalacağı sorulara daha kolay cevap verebilir. Örneğin bir çocuğa iğne yapılacaksa “hiç acımayacak” demek yerine “canın biraz acıyabilir ama ben senin yanındayım” ve “sen bu acıya katlanabilirsin” diye çocuğa cesaret vermek daha uygun bir yaklaşımdır.
- Ergenlerin hastalıkları hakkında bilgilendirilmesi, hastalıklarıyla ilgili doktoruyla, anne-babası ile konuşabilmesi ve düşünce ve duygularını ifade etmesi çok önemlidir. Bunların yapılması duruma uyum sağlamalarını kolaylaştırır. Çocuğunuzun hastalığı veya engeli ile ilgili konuşması için onu cesaretlendirin. Her fırsatta duygularını düşüncelerini paylaşmasına izin verin. Bunu yaparken akıl verici, yargılayıcı, eleştirel olmayın. Sadece onu dinlemeniz, anlaşıldığını hissettirmeniz bile iyi gelecektir.
- Engelli bir çocuğunuz varsa durumu baştan kabullenin, engeli görmezden gelmek sorunu ortadan kaldırmaz. Engelli çocuklarınızı evlere kapatmayın, onların eğitimine ve sosyal hayatın içinde kalmalarına izin verin. Tabi ki siz de sosyal hayatın içinde olarak çocuklarınıza örnek olabilirsiniz. Engelli olmak veya engelli bir çocuğu olmak utanılacak, ayıplanacak bir durum değildir.
- Çocuğunuzu dış dünyaya hazırlamalısınız, her çocuk gibi parkta sokakta arkadaşlarıyla oynamalı, bakkala, fırına gidip alışveriş yapmalıdır. Sokakta arkadaş edinmeli, arkadaşlarını eve davet etmeli, kendisi de davet edildiğinde arkadaşlarına gitmelidir.
- Çocuğunuz hasta veya engelli diye her dediğini yapmak, her şeyi ayağına götürmek doğru bir davranış değildir. Çocuğunuzun engel durumuna göre evde bazı sorumluluk ve görevler vermek çocuğunuzun kendisinin de işe yaradığını, bir işi başardığını hissettirecek ve özgüvenini arttıracaktır.
- Çoğu zaman aileler engelli çocuklarını evden çıkartmak istemezler, çocuklarını evde tutmanın onun için daha sağlıklı olacağını düşünürler. Bu nedenle biz sokakta çok fazla engelli birey görmeyiz. Bunun yerine çocuğunuzu daha çok dışarıya çıkartmalısınız.
- Çocuğa bakım veren kişiye destek olmak çok önemlidir. Özellikle eşinin, ailesinin, arkadaşlarının desteği önemlidir. Özellikle engelli bir çocuğa yıllarca bakım vermek tükenmişliğe sebep olabilir. Bu nedenle bu çocuklara bakım verenler mutlaka sosyal ve psikolojik destek almalıdır. Siz de yakınlarınızdan destek istemekten çekinmeyin, gerektiğinde psikiyatrik destek almak için bir uzmana başvurun.
- Çocuklarınızı benzer hastalık veya engeliyle yaşama başarılı bir şekilde uyum sağlamış diğer kişilerle tanıştırmak ve iletişim halinde olmalarını sağlamak çocuğunuza yardımcı olur. Siz de örneğin fiziksel engeli olan bir çocuğunuzu, başka bir fiziksel engelli çocukla tanıştırabilir onunla vakit geçirmelerini sağlayabilirsiniz.
- Benzer şekilde sizler de diğer çocukların ebeveynlerinden yaşadıkları zorlukları ve nasıl başa çıktıklarını öğrenebilirsiniz.
- Uzun süre hastanede yatması ve/veya evde dinlenmesi gereken çocuklara bir uğraş edindirebilirsiniz. (resim, müzik, puzzle, satranç, yabancı dil öğrenmek gibi)
- Çocuğunuzun güçlü yanlarını ortaya çıkartın, bu konuda onu övün ve takdir edin.
- Çocuğunuzun hastalığı hakkında mümkün olduğunca çok şey öğrenmesine yardımcı olun. Hastalığı ile ilgili konuşması için cesaretlendirin. Hastalığı hakkında sorularına cevap vermemek veya konuşmasına izin vermemek çocuğunuzun kafasında kendince bulacağı yanlış cevaplar oluşmasına sebep olabilir.
- Uzun süreli hastalıkları olan çocuklar genellikle bir tıp uzmanları ekibi tarafından tedavi edilir. Bu ekip genellikle, çocuk ve aileye uzun süre devam eden hastalıkların yükünden kaynaklanan sorunları tanımlamasına ve üstesinden gelmesine yardımcı olabilecek bir çocuk ve ergen psikiyatristi içerir.
- Psikiyatrist, ailelere ve çocuklarına, hastalığın getirdiği çoklu yaşam değişiklikleri ile başa çıkmanın aile üzerindeki etkisini anlamalarına ve hastalık ve etkileri ile duygusal olarak sağlıklı yaşama yolları geliştirmelerine yardımcı olabilir.
KAYNAKÇA
- Amerikan Psikiyatri Birliği ,Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı, Beşinci Baskı (DSM-5), Tanı Ölçütleri Başvuru Elkitabından, çev. yay. yön. Köroğlu E. Hekimler Yayın Birliği. Ankara, 2014.
- Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Temel Kitabı. Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Yayınları: 3. Çuhadaroğlu Çetin F, Coşkun A, İşeri E ve ark., editörler. Ankara: Hekimler Yayın Birliği; 2008.
- Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları, AS Aysev , YI Taner (Ed), İstanbul. Golden Print;2007
- Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları, Akay PA, Ercan ES (Ed), Ankara; Hekimler Yayın birliği;2016
- Çocuk Hastalıklarında Biyopsikososyal Yaklaşım, Tüzün DÜ, Hergüner S (Ed), İstanbul. Epsilon Yayıncılık;2007